Dexter Original Sin, seri katilimiz Dexter Morgan’ın hayatının ilk evresinde yaşadığı zorlukları, iç dünyasını ve kan donduran cinayetlerini ekranlara getiriyor. Benimde yakın zamanda izleme fırsatı bulduğum diziyi biraz inceleyelim.
Dizinin Genel Gidişatı (Spoilersız)
Dizimiz, Dexter Morgan’ın Miami Metro Polis Departmanı’nda adli tıp stajyeri olarak başladığı dönemi konu alıyor. Henüz tam anlamıyla dizginlenmiş bir katil olmamış, içindeki karanlık dürtülerle baş etmeye çalışan bir Dexter görüyoruz. Dizi, onun ilk kez insanları gözlemlemeye başladığı, adalet kavramını sorguladığı ve suçun iç yüzünü keşfettiği zamanlara odaklanıyor.
Harry Morgan, Dexter’ın içinde büyüyen bu dürtüleri fark edip onu eğitmeye başlıyor. Yalnızca suçlu kişileri hedef almasını, iz bırakmamasını ve yakalanmamasını sağlayacak “Kod”u -yani belirli birtakım kuralları- öğretmeye çalışıyor. Dexter ise hem bu kuralları içselleştirmeye hem de normal bir genç gibi görünmeye çabalıyor.
Dizi boyunca Dexter, karanlık yönü ile topluma uyum sağlama arzusu arasında sıkışıyor. Miami’nin suç dolu sokaklarında, stajyerlikten öğrendiği bilgilerle potansiyel kurbanlarını tespit etmeye başlıyor. Bu süreçte ilk adımlarını nasıl attığını, deneyimsizliğini, yaptığı hataları ve giderek daha metodik hale gelişini izliyoruz.
Görsel Efektler ve Müzik
Dönemi yansıtmada genel atmosfer başarılı olsa da bazı sahne düzenlemeleri günümüz estetiğine daha yakın hissettiriyor. Bence tam anlamıyla o 90’lar havasını yakalayamamışlar fakat kostümler ve set tasarımı döneme sadık.
Müziklerde ise gerilim duygusunu destekleyen karanlık temalar öne çıkıyor. Orijinal seriden bazı melodilerin modernize edilmiş halleri de duyuluyor. Ayrıca arka planda, Dexter’ın orijinal oyuncusu Michael C. Hall’un sesi iç monologlarda yer alarak diziye ayrı bir derinlik katıyor.
Karakterler ve Oyunculuk
Genç Dexter’ı canlandıran oyuncu, karakterin iç çatışmalarını ve soğukkanlılığını başarılı bir şekilde yansıtıyor. Harry Morgan’ın rehberliği ve diğer yan karakterler de hikâyeyi destekleyecek ölçüde iyi oynanmış. Debra Morgan da oyuncu tarafından iyi canlandırılmış, beklenilen eğlenceli havayı verebiliyor. Genel olarak oyunculuklar beklentiyi karşılıyor ama orijinal serideki derinlik henüz tam yakalanmış değil.
Dexter’ın İç Dünyası
Dexter’ın iç sesinin ve karanlık yolculuğunun temelleri bu dizide atılıyor. “Dark Passenger” yani Karanlık Yolcu kavramının filizlenişini ve Dexter’ın kendini nasıl disipline etmeye başladığını daha yakından görüyoruz.
Karakterimizin bir yandan Karanlık Yolcu’yu hem reddedip hem de kabullenişiyle kendini tanıma yolunda attığı ilk adımları görürken diğer yandan kendini bir insandan nasıl ayırdığını görüyoruz.
Dexter’ın Karanlık Yolcu sebebiyle kimisine göre gaddar kimisine göre kahraman bir katil ruhuna sahip oluşunu ve kendi duygularından arınmasını -orijinal dizide aslında bunun çelişkili olduğu durumlar görüyoruz- bu dizide görüyoruz.
Ayrıca karakterimizin empati yoksunluğu, iç çatışmaları ve çevresine uyum sağlama çabası izleyiciyle başarılı bir şekilde buluşturulmuş.
Orijinal Diziyle Farkları
Orijinal diziye kıyasla, bu yapım daha yavaş tempolu ve karakter odaklı ilerliyor. Dexter’ın karanlık yönünün gelişim sürecine daha çok odaklanılmış. Cinayetler daha az, psikoloji daha çok ön planda.
Orijinal dizide her sezonda büyük bir ana düşman ve büyük bir final bulunurken, Original Sin daha çok günlük yaşantılar, Dexter’ın iç çatışmaları ve küçük ölçekli krizler üzerine kurulu. Bu da diziye gerilim yerine karakter draması havası katıyor.
Bu farklar orijinal diziye rakip olmaktansa onu tanımlayan özelliklere dikkat çekiyor. Özellikle karakter derinliğine ilgi duyan izleyiciler için oldukça doyurucu bir yapım.
Dexter: Resurrection
Yakın bir dönemde de bu dizinin devamı olacak şekilde Dexter: Resurrection adlı bir yapım gelecek. Onaylanan oyuncu kadrosu da gayet umut verici gözüküyordu. Özellikle karşıma birçok ünlü yapımdan bildiğimiz Peter Dinklage gibi bir oyuncu çıkınca cidden iyi bir yapımın ortaya çıkabileceğini düşündüm.
Tamamen öznel olarak bence hatalar düzeltilirse bu diziden daha başarılı bir yapım olabilme olasılığı yüksek.
Kendi Yorumum
Şu sıralar Dexter’a inanılmaz bir rağbet var ve tamda bu dönemde çıkan dizi bir anda herkesin ilgi odağı oldu.
Dexter’ın hayatını baştan anlatmaları bence gayet hoş olmuş. Orijinal Dexter dizisinden aşina olduğumuz geçmişle alakalı sahneleri sanki tekrardan çekip detaylandırarak ekrana sunmuşlar.
Genel olarak benim gözüme en çok takılan kusur istenilen 90’lar havasının verilememesiydi. Onun dışındaki istisnalar kesinlikle ilerledikçe düzelebilecek şeyler.
İzlenir mi?
Bence evet. İzleyenler arasında beklediği Dexter havasını alamamış olanlar olabilir (ki izlerken bende bu durumdan bir nebze şikayetçiydim) lakin tamamen çerezlik bir dizi ve özellikle Dexter serisinin her anlamda hayranıysanız izlemenizi öneririm.
Sonuç
Orijinal dizinin yerini tutamaz belki ancak uzun bir aradan sonra o havayı tekrardan hissettiriyor.
Dexter hayranları için köklere dönüş niteliğinde bir yapım, yeni izleyiciler içinse karanlık ama sürükleyici bir başlangıç hikayesi.
Seri katilimiz Dexter’in hayatının ilk safhasını anlatan bu diziye puanım 7,5/10.
Şimdiden İyi Seyirler